8 Mayıs 2013 Çarşamba

Farklı bir Herobrine Hikayesi




Oyunda olduğu iddia edilen, ama açık ve net bir şekilde olmayan, korkunç ve Notch'un ölmüş kardeşi denilen bir karakter.

Bölüm 1

Steve salı günü evinde yumuşak yatağında yatarak kitap okuyordu. Kitabı bir hikaye kitabıydı ismi Minecraft Efsanesi'ydi. Minecraft adında bir dünya olduğunu iddia eden bir hayal kitabıydı. Steve gerçekten böyle bir yer olduğunu düşünüyordu. Minecraft kitabının oyununu hayal oyunlarıyla ilgilenen bir firma değil strateji ile ilgilenen bir firma çıkarmıştı. Steve sürekli o oyunu oynuyordu. Amerika'nın Detroit şehrinde yaşayan Steve zengin ve para harcamayı seven birisiydi ve son zamanlarda canı çok sıkılıyordu. İyi bir ada tatili güzel olur diye düşündü ve kız arkadaşını arayıp yarın için helikopter hazırlatmasını söyledi. Steve geceyi sıkıntıyla geçirdi. Sonunda sabah olmuştu beklediği an geldi. Çok heyecanlı bir şekilde dişlerini fırçalıyordu. Kıyafetlerini dolabından hızlı bir şekilde seçerek aldı. Heyecandan sadece bir kıyafet almıştı. Nasıl olur da böyle bir şeyi unutabilirdi ? Kız arkadaşı Steve'i aradı ve helikopter alanına gelmesini söyledi. Steve helikoptere ulaştı ve kapısına zor bir şekilde tutunarak kendini helikopterin içine doğru çekti. Kız arkadaşı da geldi fakat yanında Steve 'in sevmediği erkek kardeşi vardı. Steve biraz bozulsa da bir adaya gideceği için çok sevinçliydi. İçinde kelebekler uçuşuyordu. Helikopter bakımından sonra pilot geldi ve helikopter havalandı. Yaklaşık 1 buçuk saat sonra herhangi bir adaya gideceklerdi. 1 buçuk saat bir türlü geçmek bilmedi. Adayı buldular ve Steve bir delilik yapıp paraşütle atlayalım dedi. Üçü birlikte sırtlarına çantayı takıp atladılar. Steve yere yaklaşınca paraşütünü açtı ve adaya yavaş bir iniş yaptı. İlk atladığı için diğer ikisinden önce indi ve onlara bakıyordu. Kız arkadaşına çok fazla bağırarak yön değiştirmesini söyledi. Denize iniyordu kız. Steve'de kız arkadaşı da yüzme bilmiyordu. Oysa Steve'in yüzme kursu kaydı boşuna duruyordu. Her zaman bir neden çıkarır kursa gitmezdi. Kız arkadaşı tam denize düşeceği an denizden bir köpekbalığı havada kızı yedi. Steve bağırarak ağlamaya başladı. Daha sonra erkek kardeşini unuttuğunu farketti etrafa baktı fakat onu göremedi. Helikopterde çoktan gitmişti. Steve erkek kardeşiyle tıpa tıp aynıydı fakat sadece göz renkleri farklıydı ve buraya gelirken aynı kıyafeti giymişlerdi.
Steve sadece adada oturarak yardım bekliyordu. Telefonu da yanında değildi. En sonunda gece oldu.

Bölüm 2

Gece olmuştu ve Steve ' in karnı çok acıkmıştı. Etrafı araştırmak aklına geldi yavaş yavaş titreyerek yürüyordu. Yeraltından bir ses duyduğunu zannetti. Sanki tahtaları birbirine çarptırma sesi gibiydi. Ürktü ve yoluna devam etti. Dolunay belirmeye başlamıştı ve heryer karanlığa gömüldü. İlerleyince karşısına bir tavuk çıktı. Steve tavuğu kovaladı ve yumruk atarak öldürdü. Ateş aradı fakat bulamayınca çiğ çiğ tavuk etini yemeye başladı. O tavuk etini yerken sadece mor iki göz büyüklügünde kareler gördü ve bunlar birden yok oldu. Yok olunca çok garip bir ses çıkardı. Steve arkasında birisinin durduğunu yansıyan ve neredeyse görünmeye gölgeden anladı. Arkasını yavaşca dönerken ''şşşşş'' diye bir ses duydu. O an aklına Minecraft Efsanesi adlı kitabındaki Creeper ismindeki yeşil sinir bozucu ses çıkararak patlayan ve güneşten etkilenmeyen yaratık geldi. Olağan gücüyle ileriye atıldı ve koşmaya başladı. Koşarken bir patlama sesi duydu ve yavaşça etrafa bakarak kaçtığı yere döndü. Yerde koskocaman oyuk açılmıştı ve içinde kömür madeni vardı. Steve bu şekilde sabaha kadar koşarak,kaçarak hayatta kalmaya çalıştı. Sonunda güneş yüzünü gösterdi. Steve çok mutlu olmuştu. Eğer Minecraft adasındaysam diye düşündü ve neler yapabileceğini aklına getirdi. Yerden toprak topladı ve bu toprakları dizerek kendisi ayakta dururken ayağının boyuna gelen bir alan çizdi. Sonra ağaçlara yöneldi ve dalları koparmaya başladı. Yavaş yavaş büyük dallar elde etti. Küçük dallara eliyle şekil vererek düz bir sopa haline getirmeye çalıştı. Büyük dalları ise sopaların üzerine koydu. Minik ve ince dallar sayesinde onları birbirine bağlayarak sabitledi. Yerde patlama sonucu oluşan çukura baktı ve içindeki taş parçalarından birisini aldı. Onun yardımı ile baltasının ucunu keskinleştirdi. Bir ağacın yanına gitti ve ağaca sert şekilde vurmaya başladı. Yavaş yavaş odun topluyordu karnı çok acıkmıştı. Fakat açlığı unutmaya çalıştı geçen gece gibi sokakta yaşamak istemiyordu. Ağaçları bloklar haline getirip kendisine küçük bir klube yapmayı planlıyordu. Yeterince odun toplayınca bunları elindeki balta ile kare bloklar haline getirdi. Blokları ilk sıraya kare olarak dizdi ve yaşayabileceği kadar bir ortam oluştuğunu düşündü. Daha sonra üstlerinede yavaş yavaş blok koydu. Yeterince yükseldiği zaman üstünü nasıl kapatacağını düşündü. Bu sefer aklına şöyle bir fikir geldi. Yaptığı tahta blokları orta boy sopa haline getirecekti. Tavan olarak üste odunları dizecekti ve bazı odunlarının altına yere kadar inen sopayı koyacaktı. Biraz tehlikeliydi ama soğuk ve gecenin azılı düşmanlarından korunmak için yapabileceği birşey yoktu. En azından şimdilik öyleydi. Sonunda evini bitirdi ve evine kapı yapmayı düşündü bu sırada karnından gelen gulululu sesini aldırmadı. Yaptığı bloklardan bazılarını üst üste koyup ince dallarla birbirine bağladı ve bunu ince uzun kapı şeklinde kesti. Kapı kolu falan olmayacaktı sadece iterek açılan bir kapı yaptı. Onuda boşluğa yerleştirdi. İçerisi çok karanlık olmuştu. Aklına kömür kullanarak ateş yakıp meşale yapmak geldi. Dışarıya çıktı güneş batıyordu. Kömürü toplamaya çalıştı. Elindeki tahta baltayı kullanıyordu. Sonunda taşı parçaladı arasındaki kömürü alacağını düşünüyordu ama bir baktı kömür ezilmiş ve toz haline gelmiş. Artık kullanılamazdı. Ümitsiz bir şekilde evine döndü. Evinde fazlasıyla odun vardı. Steve'in karnı çok acıkmıştı.

Bölüm 3

Kendi yaptığı kulübeye vardığında aklına cam yapmak geldi. Fakat camı nasıl yapacaktı. Camın kum yakılarak yapıldığını biliyordu. Gece yarısı evinde kendisine tahtadan bir torna tezgahı yaptı ve torna tezgahına birkaç tahta ve sopa koydu. Önceden yaptığı ve parçalanmak üzere olan baltasıyla sopayı sertleştirdi. Kılıç yapacaktı ve kılıç için sopa şeklinde bir tahta daha aldı. Küçük dallarla sopaları birbirine bağladı ve kılıç şeklinde keskinleştirdi. Denemek için dışarıya çıktı hem deneyecekti hemde yemek bulacaktı. Fakat kaybolmaktan ve yaptığı evi birdaha bulamamaktan korkuyordu. Burası bir adaydı fakat büyükde olabilirdi küçükte. Riske giremezdi. Dışarıda sessiz adımlarla yürüdü. Ta ki kemik çarpması gibi bir ses duyana kadar. O sesi duyunca panikledi koşmaya başladı arkasına baktı ve bir iskelet ok atıyordu. İskelet peşinden gelmemişti bu yüzden şanslıydı ve hiç bir ok kendisine saplanmadı. Sağına baktı ve büyük bir çığlık attı. Çünkü sağında 3 tane domuz vardı. Hemen domuzlara saldırdı ve üçünüde kılıcı ile parçalara ayırdı. Etleri yerden topladıktan sonra hızlı adımlarla evine gitti. Evine gelince yavaşladı ve korkuya kapıldı çünkü evinin önünde siyah ince uzun bacaklı uzun kolları olan ve mor gözleri olan birşey duruyordu. Adamın evinin önundeki topraktan blokları taşıyordu. Korkudan ona bakamadı ve koşarak evine girmeyi düşündü. Koştu koştu ve ona bakarak ilk gece açılan çukurdan karşıya atladı. Yaratık ona baktığını anlayınca Steve'e korkutucu şekilde dik dik baktı ve yanına ışınlandı. Steve yaratığa vuramadan tekrar Steve'in arkasında belirdi. Steve bir kaç kere yaratığa vurdu fakat öldüremeden yaratık yok oldu. Steve evine girdi ve etleri pişirmek istedi fakat ateşi yoktu. Açlıktan ölmemek için bazılarını çiğ çiğ yedi ve diğerlerini evinde saklamaya karar verdi. Steve daha sonra tahtalarla aynı şekilde torna tezgahında biraz uğraşarak kendisine kürek,kazma,balta, gibi aletler yaptı. Kürek ile evinin köşesinden aşağıya doğru kazmaya başlayan Steve açlığını giderdiği için mutluydu. Fakat hala buradan kurtulmak istiyordu. Yavaş yavaş aşağıya doğru kazdı. Kazdığı yerleri merdiven gibi yapıyordu çünkü geriye çıkmasını bu şekilde kolaylaştırabilirdi. Bir adada yeraltında toprakların arasında örümceklerle boğuşmak çok kötü birşey olur diye düşünmüştü. Kazarken taş gördü ve kazma ile daha kolay kırıldığını farketti. Sürekli kazıryordu. Yaklaşık 20 tane taş toplayınca bunları blok haline getirdi. Torna tezgahında sopa ile taş kullanarak kılıç ve kazma yaptı. Dışarıya baktı sabah olduğunu aldırmadı. Kazarak belki buradan kurtulurum diye düşündü. Bu arada kardeşini merak ediyordu acaba o da buraya mı düştü diye. Kız arkadaşının ölümü aklına geldi ve başka şeyler düşünmeye çalıştı. Kazıyordu hala evet çok aşağıya inmişti. Duvarlara baktı ve birisinde siyah kömür olduğunu gördü taş kazma ile kazarak aldı. Fakat daha fazla aşağıya gidemedi çünkü çok karanlık olmuştu. Kömürü bulmak bunun içinde işine yarayacaktı. Yukarıya çıktığında tekrar geceydi ve kapısının önünde iki beyaz göz farketti. Fakat gözler ona bakıldığını anlayınca kayboldu. Steve çok korkmuştu Minecraft Efsanesi kitabında beyaz gözlü hiçbir yaratık yazmıyordu. Kardeşi ona bir şaka yapıyor olabilir mi diye düşündü. Korka korka dışarıya çıkmak için kapıya yöneldi.

Bölüm 4

Kapının yanına yaklaştı kapıyı itmeye hazırlanıyordu. Yağmur yağmaya başlamıştı. Heralde kazı yaparken başladı diye düşündü. Sert bir şimsek kulaklarını zonklattı. Kapıyı sakince ittirdi. İçeriden bakınca kimse yok gibiydi. Dışarıya çıktı ve ilk önce etrafa dikkatlice baktı. Kimseyi göremedi. Kapısının önüne sign koyulmuştu. Üzerinde burayı terket,öleceksin. Yazıyordu çok korktu ve ağlamaya başladı elindeki taş kılıcı ile sağa sola bağırarak yürüyordu. Evinin arkasına gitti arkayada not bırakılmıştı. Okudu şöyle yazıyordu.

Merhaba, biliyorsun sen bu adaya düştün. Normalde burası dışarıdaki dünyada görünmüyor. Şimdi kendine soruyorsun peki ben nasıl buraya düşebildim diye. Sen buranın varlığına inandın. Minecraft adasına inandın ve artık buradasın. Hatırlamıyor musun bir gece uyumadan önce keşke orada olup da hayatımı yaşayabilseydim demiştin. Benim nerden bildiğime gelirsek ben seni her zaman izliyordum. Hiç bir zaman izlemeyi bırakmadım. Şuan da bile seni izlemek ile meşgulüm. Boşuna etrafına bakma beni görmen imkansız. Belki sadece gözlerimi görebilirsin. Başka türlü beni gece ve yağmur yağarken görmen çok zor. Zaten havada sisli herneyse evinde sana bir süpriz bıraktım. Görünce belki bana kızacaksın ama yapmak istedim kusura bakma. Sevgiler.

Bunu okuduktan sonra aklına garip birşey takıldı. Bir saniye dedi bu kadar şey bir sign'a nasıl sığdı ? Daha sonra neyse diye düşündü ve evine gitti. Korkmuyor da değildi. Aslında çok fazla korkuyordu ama yinede girdi. Girdiğinde yerdeki plate'i farketmeden üzerine bastı. Yaklaşık beş saniye sonra ''çşşşş'' diye bir ses geldi. Kitabı okuduğundan biliyordu sadece Creeper ve tnt blokları bu şekilde ses çıkarıyordu. İkisi de patlayıcı olduğu için bunu düşünerek evinde dışarıya attı kendisini. Evinin dışındaki küçük gölete düştü. Gölet iyiki derin değildi ve ayakları yere deyiyordu. Bir kaç saniye sonra evinin dağılışını izledi. Çok üzüldü ve sudan çıkarak evine bir kere daha baktı. Dağılmış tahta yığınına. Daha sonra ilerledi etrafı araştıracaktı. Yürüdü yürüdü, sabah oldu akşam oldu, yürümeye devam etti. Acıktığında kılıcı ile domuz gördüğünde kesti yedi. Yaratıklarla kaçarak öldürerek savaştı. Yaklaşık 3 gündür uyumuyordu. Yürürken karşısına koyun çıktı ve koyunu yakaladı. Koyunun tüylerini yatak yapımında kullanacaktı. Yürümeye devam etti. Yürüken etrafına bakındı takip eden izleyen birisi var mı ? diye. Fakat kimseyi görememişti. Sonunda bir köye ulaştı. Burada bir sürü ev ve insanlar vardı. Çok sevindi yanlarına koştu fakat onlar cevap vermiyordu. Ne kadar yalvarsada onları konuşturamadı.
Onları tek tek öldürmeye başladı. Evlerinde geçindi tarlalarındaki tahılları çaldı ve hergün bir ev patlıyordu köyde. Her gün farklı tuzaklar ve yazılar buluyordu. Böyle geçiniyordu yaklaşık 1 ay sonra köy dağılmıştı. Fakat Steve 'in elinde çok fazla malzeme vardı. Elmas'dan renkli wool'a demire, altına kadar. Bir sürü kullanıcak blok da elindeydi ve büyük bir ev inşa etti. Evini brickstone'dan inşa etti. İçini güzel birşekilde dizayn ettikten sonra balkonuna çıktı. Manzarayı seyrediyordu. Dışarıda bir kurt gördü ve onu eğitmeye karar verdi. Fakat ağaçların arasına bakınca çok korkutucu bir şekilde iki beyaz göz tekrar orada duruyordu. Bu sefer suratıda görebilmişti. Çok korkmuştu fakat gözlerin sahibi yine farkedildiğini anlayınca kayboldu. Dışarıya kurdun yanına yaklaştı kurt hırlıyordu.
Kurda çok basit bir şekilde kendisini sevdirdi. Kurt artık onun saldırdığı kişilere saldırıyor ve onu takip ediyordu. Oturmasını istediğinde oturuyordu bile. Kurt için bir kulübe yapmaya karar verdi. Kulübeyi inşa etti. Hemen evinin yanındaydı. Kulübeye oturturdu ve evine yöneldi. Balkonuna bakınca evinin içerisindeydi yine o beyaz gözlü kişi. Artık sinirlenmişti ve saçma tuzaklarından bıkmıştı. Evine giriyordu. Girişte tuzak var mı diye baktı koyulmamıştı. Eve sinirle girdi. Gizli kutusundan Elmas kılıçı çıkardı ve koşarak üst kata çıktı. Etrafı aradı kimse yoktu bodruma indi bodrumda ufak değişmeler vardı. Sign koyulmuştu ve sign'da benimle evlenir misin ? yazıyordu. Sinirle kılıcını sign'a vurarak onu parçalara ayırdı. Üst kata tekrar çıktı ve yatağına yattı. Kılıcınıda cama fırlattı cam paramparça oldu. İçinden geçirdi ben burada mutlu,huzurlu bir yaşam sürerken bu salak da neyin nesi diye. Aslında ilk düştüğü zamanları hatırladı buradan kurtulmak istemişti. Hala da istiyordu aslında,fakat alıştığı için bu his yavaş yavaş kayboldu ve burada kalma isteği ağır basmaya başladı. O gün birdaha o adamı görmedi evinde çalışmadı odasında dirseklerini masaya dayamış bir şekilde oturup düşünürken aklına Einstein'in bulduğu elektrik geldi. Elektriği bu adada kendisi bulabilirdi. Belkide geçen hafta madende bulduğum kırmızı taş gibi plastik elektrik ile alakalıdır diye aklından geçirdi. O taşı aldı ve yavaş bir şekilde içindeki kırmızı maddeyi çıkardı. Çıkarttığında yanlışlıkla yere düşürdü ve cam kırılma sesi çıkararak kırıldı. Çok üzüldü ve lanet olsun diyerek küfür etti. Her yer kırmızı toz olmuştu. Yerden tozları kürek ile toplayıp bir poşete koydu.Daha sonra bir Demir parçasının içini oydu ve içine tozu döktü. Elinde daha çok toz kalmıştı. Tozun üzerine cam kapattı ve kapadığında bundan kırmızı duman gibi nokta nokta şeyler çıktığını gördü. Elektriği bulduğunu düşündü ve bu tozun kalanını bir sopanın üzerine dökerek sopayı ateşe verdi. Ateş toza ulaştığında söndü ve kırmızı noktalar bundanda çıkmaya başladı. Bu meşaleyi yere yerleştirdi ve kalan tozları dondurarak kablo haline getirdi. Buna red dust ismini koydu. Daha sonra bundan devreler yaptı piston adında ileriye dogru acılan makineler yaptı. Bunlar ile kendi evine savunma sistemleri hazırladı,tuzaklar kurdu maketler yaptı. Hepsini sadece beyaz göz dediği kişiyi yakalamak için yaptı. Bir gün evinde kitaplığından kitap seçmeye çalışırken şöminesinden gelen sesleri dinliyordu. Hemen sağındaki camdan birisi ona bakıyordu eve bu oydu beyaz gözdü. Fakat onu görmemiş gibi davranıyordu birden kafasını ona çevirdi ve hiçkimsenin olmadığını farketti dışarıya çıktı. Dağlara gitti ve etrafa baktı. Önüne birden beyaz göz çıktı ve suratları çok yakındı. İkiside sinirliydi. Fakat beyaz göz'ün alaycı bir bakışı vardı.


Bu şekilde bir süre beklediler. Sonra Beyaz göz konuşmaya başladı. Merhaba steve diye söze girdi.

Steve:Lanet olsun sen kimsin ?
Beyaz:Bence çok iyi biliyorsun steve
Steve:Ah! bilmiyorum lanet olsun beni korkutmaya çalışma.Senden korkmuyorum
Beyaz:Korktuğunu düşünmüyorum Steve
Steve: Bana steve demeyi kes ! lanet olsun sen kimsin
Beyaz:Benim adım Herobrine Steve biliyorsun sen buraya inandın. Böyle bir yer olduğuna inandın. İnanarak herşeyi başarabilir miyiz sence steve?
Steve: Hayır lanet olsun tamam sanırım evet.
Beyaz(bağırararak) Bana lanet olsun demeyi kes seni aşağılık. Ben hayallerinde ruhunu sömüren seni geceleri uyandırıp korkutan uyumaya çalıştığında senin yanına ışınlanan canavarları yönetip onları sana saldırmaya teşvik eden kişiyim.Evet ben buyum lanet olsun ben söylüyorum LANET OLSUUUN !
Ben senin yüzünden böyleyim şu gözlerime bak görebildiğimimi sanıyorsun eğer görebilseydim ilk işim ellerimle seni boğmak olurdu seni geberteceğim ama şimdi degil steve şimdi değil.
diyerek kayboldu.
Steve arkasından bağırdı heey özür dilerim bilmiyordum.

Daha sonra üzülerek evine döndü. Onu üzdüğünü düşünüyordu fakat gerçekten düşündüğü gibi iyi birisimiydi Herobrine denilen adam ?
Bunu bilmiyordu. Evine gittiginde odasında siyah taşlardan bir kapı yapılmıştı. İçindede mor bir ışık vardı biraz korkarak içerisine girdi ve başka bir dünyaya geldi. Cehennem gibiydi adeta çok korkutucu uçan yaratıklar vardı. Bomba atıyorlardı sarı yanan canavarlar vardı. En kötüsü buradan nasıl çıkacaktı. Acaba tekrar kapıdan geçerse zamanda asılı mı kalırdı yoksa dünyaya geri mi dönerdi ?
Allahtan yanıma eşyalarımı aldım diye düşündü. İlerledi ve sonunda her taraftan lav ile korumalı küçük bir cehennem adası gördü. Ortasında bir adam bağırıyordu. Evet bu oydu Herobrine. Kafasını yukarı kaldırmıs bagırıyordu.

Hero:Evet,öleceksin
Steve:Heeey ! Sen seninle tanışmıştık sen kimsin lütfen bana tam olarak anlatır mısın ?
Hero(onu dinlemeden yukarıda birisiyle konusuyormus gibi):Ölmesini istiyorum. Onu ellerimle boğmak istiyorum.
Steve: Heeeeeey ! sana sesleniyorum. Beni duyabiliyormusun?
Oraya nasıl girdin seni kurtarmak için yapabileceğim birşey varmı ?
Hero: Kafasını yavaşca Steve 'e doğru çevirerek. Git burdan dedi.
Steve:Lütfen korkuyorum adada yalnızım.Bana yardım et sen kimsin sendemi bu adaya benim gibi bir kaza sonucu düştün. Neler oluyor dağda neden bana senin yüzünden böyleyim dedin. Neden gözlerin beyaz neden garip davranıyorsun lanet olsun neden neler oluyor burada ?
Hero birden kaybolur.
Steve: lanet olsun bekle neredesin ?
Hero:Arkana bak .
Steve yavaşca arkasını döner ve herobrine'in arkasında durduğunu farkeder. Çok sinirli bir suratı vardır. Korkutucu görünmektedir.Ve Hero birden bir bıçak darbesi ile steve'in suratını parçalar. Steve yerde can çekişirken Herobrine şunları söyler.


Evet biliyorum benim kim olduğumu merak ediyorsun. Seninle aynı kıyafeti giyiyoruz. Aynı suratımız var ve aynı davranıyoruz. Fakat sadece gözlerimiz farklı. Aslında sen bu adaya düşmeden gözlerimizde benzerdi. Fakat sadece onlar farkımızdı yine. Evet ben kardeşinim senin ölen kardeşin benim. Merak edip beni aramadın. Seni sürekli takip ettim yazdığım notlarda benim olduğumu büyük ihtimalle anladın fakat anlamak istemedin. Korkularını yenmekte beni kullanmaya çalıştın. Sen herzaman bir ahmaktın kardeşim. Ben şuan ölüyüm bu konuşan benim ruhum ve beden benim bedenim değil. Minecraft oyununu kuran kişiyi hatırlıyor musun ? İsmi neydi . Notch onun kardeşini öldüren kişi benim. Öldürüp onun bedenine girdim. Amacım seni öldürmek. Gözlerim beyaz çünkü acı çekiyordum. Hayalet gibi dolaşmak beni öldürüyor zaten. Evet senin gibi bende buraya kaza sonucu düştüm. Benim neden öldüğümü biliyorsundur. Helikopterde 2 paraşüt vardı. Birini sen diğerini kız arkadaşın aldı. Benim aldığım sırt çantandı. Beni sevmedin fakat ben seni severdim. Ama artık rollerimiz değişti. Lanet olsun böylemi olması gerekirdi. Lanet OLSUUN !

Ve Steve rüyada olduğunu farkeder uyanır kan ve ter içindedir. Alarmın sesi steve'i uyandırmıştır. Telefonda hatırlatıcı notuna bakar. 1 saat sonra helikopter ile ada gezisine gideceği yazmaktadır. Hemen iptal ettirir. Gece olduğunda evinde yatağında uzanırken Kapı gıcırtısı duyulur. Kapı birden açılır ve...............

1 yorum: